SABRİ ERDOĞAN
1800 li yıllarda kurulmuş bir köy; Hüseyin'den olma; Aişe'den doğma ; 1855; Garip oğlu; 1905 Yasin oğlu pamuktan olma 1932 doğumlu; ; eski ismi SATKABEL; sonradan SÜTOLUK köylü; Sabri Erdoğan . Bu köyün 4.kuşağından bir isim; 5 amcası; 5 halası; 1 dayısı ve iki teyzesi var. O zamanlar akrabanın çokluğu önemli.
Babasının tek oğlu; bir ablası; bir kız kardeşi var. Bu teklikten dolayı çok üzüldüğünü ve bunun için çok çocuğunun olmasını istemiş. 13 çocuk babası; bunun beşi hayatta. Diğerleri kendisinden önce ve hepsi çok küçükken vefat ediyor.
Babası o zaman köyden hayvanları HOPADAN GEMİ ile İSTANBULA götürüp satan bir adam. Şehir hayatını biliyor. Okumanın ve yazmanın bir insan için ne kadar elzem olduğunu iliklerine kadar his ediyor. Tek erkek evladı olan Sabri'yi ne yapıp edip okutmak istiyor.
Bir İstanbul dönüşünde baba Yasin KARALASTİK diye bildiğimiz LASTİK alıyor. Herkes bu lastiklere çok hevesleniyor. O zaman insanlar ÇARIK giyiyor. Lastiğinin olması SABRİYİ çok mutlu ediyor. Gören herkesin benim böyle giyeceğim olsa bütün dağı taşı rahat rahat gezer dediklerini duyuyor. Baba Yasin oğluna şehri, imkanları ve okumanın niçin gerektiğini anlatıyor. Oğul Sabri büyük bir aşkla okumak istediğini babasına ifade ediyor.
Ama köyde ve yakın köylerde; akrabaların olduğu yerlerde okul yok. En yakın okul 30 km öte, gitmek için 8 köy geçilerek gidilebilen Nahiyede var. Nahiye o dönem idari yapıda önemli bir konuma sahip. Nahiyede çözülemeyen bir şey olursa kazaya gidilir. Nahiye birçok problemi çözme imkanına sahip: Nahiyede yöre insanı var. Kazada genellikle başka yerlerden tayin edilmiş ve coğrafyaya yabancı Kaymakam, Hakim, Savcı var. Nahiye daha yerli, herkesin birbirinin bütün sülalesini tanıdığı bir yer. İşte nahiyede KADİR AĞANIN oğlu MİLEZ pehlivan; dede DOSTU. Oğlunu onlara gönderip okumasını istiyor. Oğul Sabri 5 yıl bu ailenin evinde kalıyor. yemesi, içmesi ve temizliği bu aile tarafından karşılanıyor. Bu herhangi bir ücret mukabilinde yapılmıyor.
O zaman okul olan köylerde aileler; okulu olmayan köylerden tanıdıklarının çocukları okuyabilsin diye evlerini onlara açıyor. Onları kendi çocukları ile bir tutuyor. Bunu sadece kendilerini kurtarsınlar, vatana ve millete faydalı insan olsunlar diye yapıyor. Bu hal Yalnızca Sabri Erdoğan ve Milez pehlivana has değil. Bunun gibi çok okuyan ve çok çocuğun okumasına sebep olan şahıs var.
Mesela Sabri Erdoğan'ın büyük oğlu da ORTAOKUL 1. sınıfı ilçede babasının dostu rahmetli İsmet Yıldırımın evinde kalarak okumuştur.
Sabri Erdoğan 3 sınıftayken babası rahmetli oluyor. Buna rağmen okulu bırakmıyor ve okulunu bitiriyor. O zaman nahiyede Rizeli bir eğitmen var. İsmail Hoca; Matematiği çok seviyor. Muhakemesi iyi öğrencilerine ayrı bir ihtimam gösteriyor. Sabri matematikte ki zekaveti ile emsallerine fark atıyor. Hocası onun Köy enstitüsüne gitmesini tavsiye ediyor. Köy enstitüleri o zaman köy okullarındaki hocaların seçip gönderdiği öğrencilerden SEÇME yaparak kayıt yapıyor.
Okula kaydı yapılan Sabri'den şayet okulu bitirmez, bırakırsan devletin sana harcadığı eğitim bedelini bize ödeyeceksin diye sözleşme imzalamasını ve bu sözleşemeye de iki KEFİL bulmasını söylüyorlar. Rahmetli o günleri anlatırken; her şeyi çözdüğüm halde; kefilsizlik sebebi ile okuyamayacağım diye çok üzülmüştüm; Ardahan'da başım önümde üzgün üzgün duruyordum. Şaşkındım; ne yapacağımı bilmiyordum. Birden bir ses duydum; bu amcam Veysel'in komşuları; Çanal Mehmet ve koto Aslan Temeldir kardeşlerdir. Oğlum sen Sabri değil misin: Pamuğun yetimi? evet dedim. Hayırdır? Neden üzgünsün? dedi. Bende okulun KEFİL istediğini; ama kefil bulamadığımı söyledim. Bunun üzerine kardeşine dedi; gel gidip bu yetime KEFİL OLALIM. Okuyup kendini kurtarsın dediler. Bunun üzerine kardeşininde olalım ağabey; neyimiz varda DEVLET bizden ne alacak. Bu iki kardeşin KEFELETİ ile okul kaydı tamamlanır.
Okul 5 yıllıktır. Ülkede tek partili dönemden çok partili döneme geçiş yaşanmaktadır. Sosyal hayat çok canlı ve hareketlidir. Bu canlılık ve hareketlilikten CILAVUZ KÖY ENSTİTÜSÜDE nasibini alır. Okulda yapılan şiir okuma yarışmasında
Aras niçin;
Fırat niçin
Bizden doğar
Bize dökülmez;
Bu suların kolu
neden bükülmez
şiiri ile birinci olur. Son senesinde KOREYE ASKER GÖNDERİLMESİNE KARŞI ÇIKAR VE CEZA ALIR. Yine son senesinde bir arkadaşı yapılan aramada SİGARA yakalatır. Bu arkadaşının daha önceden de aldığı cezaları vardır. Bu defada ceza alırsa okul ile ilişiğinin kesileceğini ve onun için harcanan bedelleri devletin kefillerden tahsil edeceğini düşünerek; suçu üzerine alır. Sigara benim der. Hocaları onun sigara içmediğini, zaten alacak imkanı da olmadığını bilirler. Neden yalan söylüyorsun; biz senin sigara içmediğini biliyoruz demeleri üzerine; yalan söylemediğini göstermek için sigaraya başlar. Sigara onun hayatı boyunca kendisine yaptığı en büyük kötülük olarak görünür. Vefat ettiği günden bir gece önce oğlu Selim Sırrı'ya nasihatı OĞLUM BEN VUCUDUMUN KIYMETİNİ BİLMEDİM. ÇOK HOR KULLANDIM. SEN VUCUDUNUN KIYMETİNİ bil der. Bu onun çocuklarına son nasihatıdır.
1952 yılında okuldan mezun olur. Göle'nin Büyükaltunbulak köyüne tayini çıkar. İki yıl bu köyde öğretmenlik yapar. Öğretmenliğinin Üçüncü yılında dayısının oğlu Niyazi Boyu yanına alarak onun okula başlamasına sebep olur. Sonra kendisinden 9 yaş küçük dayısının kızı SANİYE hanım ile evlenir. O sene köyüne yakın olsun diye Posof'a tayin ister: 1955-56 öğrenim yılı için eski ismi ÇANCAK yeni ismi SAVAŞIR olan köye tayini çıkar. Bu köy kendi köyüne 15 km mesafede iki köy ötede bir köydür. Bu köyde 3 yıl öğretmenlik yapar. İlk oğlu bu köyde öğretmenken 17 Şubat 1957 tarihinde doğar. 1958 yazında ARİLELİ Öğretmen Kibar Güzelden bir teklif alır. Arile ile SAVAŞIR çok yakın köylerdir. Kibar öğretmen Kağızmanın Çengilli diye bir köyünde öğretmendir. Sabri Erdoğan'a senin için SAVAŞIR ile ÇENGİLLİNİN farkı yok; ikisi de yabancı köy; benim için burası köyümün bitişiği BECAYİŞ YAPALIM mı der.ÇENGILIYE GIDER
Ancak bu tanımadığı köye annesini, eşini ve çocuğunu götürmemiş onları köyde bırakmıştır. 1959 sonbaharında hasta olan annesi rahmetli olur. O zamanın şartlarında vefat hemen kendisine bildirilemez ve annesinin cenazesine iştirak edemez.
Ertesi sene 1960-61 eğitim yılında eşini ve oğlunu da yanına alır. Köyün okulunun lojmanında kalır. Köy okulu iki sınıflıdır. O tarihte lise mezunları YEDEK ÖĞRETMEN OLARAK köylere öğretmen olarak tayin edilir. Bu yedek öğretmen ile 5 sınıfı birden okutur.
O köyde ki talebelerinden birisi zeki bulur; onun mutlaka okuması gerektiğini ailesine anlatır. Aile bu teşvik üzerine Sabri Güner'i ilkokuldan sonra Karsa okumaya gönderir.
1961 yılında oğlu Yasin Selami Erdoğan doğmuştur. Ona Yasin ismini babasının adından dolayı vermıştir.
Sabri Erdoğan her yaz köyüne dönerken o çıvardan temini kolay olan şeyleri de alır; memlekete götürüp satardı. Bir sene koyun yünü; bir sene Kağızmanın dağlarında çıkan taş tuz götürerek bir taraftanda ticaret yapmaya çalışmıştır.
Askerliğini SİVAS TEMEL TEPEDE kısa dönem yapmış ve memleketine tayin istemiştir. 1962-63 eğitim yılında Posofun TAŞKIRAN (eski ismi GÖRGÜSÜBAN) tayini çıkmıştır. Bu köyde 3 yıl öğretmenlik yapmış ve bu köyden de Posof'a Lise okumaları için öğrencilerin gitmesini temin etmiştir.
Bu köyde ki son senesinde DEVLETE AİTYURTBEKLERDEKİ HAS BAHÇENİN YÜZÜNÜ İHALE ile almış ve 1965 yılı yazını meyve ticareti ile geçmiştir
1966-67 yılında Yeniköy'e tayini çıkmış ve Posof'tan ayrılıncaya kadar bu köyde öğretmenlik yapmıştır. Bu köyde ilk yıl kızı Sevgi doğmuştur. Rahmetli çocukları çok sevse de; kızını daha bir başka
severdi. Bundan 2 yıl sonra 1969 Ocak ayında oğlu Selim Sırrı doğmuştur. Rahmetli Yeniköy'de öğretmeniken de arazilerinde insanları çalıştırarak hayvancılık yapar ve 1969 senesinde büyük KIURAKLIK VE KITLIKTA sahibi olduğu KOÇ SÜRÜSÜNÜ ANKARADA ET KOMBİNASINA ancak satabilir. Bu Ankara seyahatinde Selim Sırrı Tarcan Spor Salonunda okuduğu isim hoşuna gider ve bu ismi yaşayan 4 çocuğuna verir.
Bu arada büyük oğlunun ORTAOKULA gitmesi gerekse de; yabancı yerde; kendisini korumakta zorlanır diye ona 5. sınıfı iki defa okutur. 1969 yılında ilçede kadim dostu İsmet Yıldırımın evinde kalarak okula gitmesini temin eder.
Ancak artık büyük şehre gitmesi gerektiğini çocuklarını Posof'ta kalarak okutamayacağını iyice anlar ve İstanbula tayin yaptırmaya çalışırsa da buna o zaman muvaffak olamaz. Büyük oğlu o sene PARASIZ YATILI imtihanlarına girip Erzurum Lisesinin orta kısmına kayıt yaptırınca; biraz rahatlar. 3 yıl sonra ikinci oğlu Yasin Selami Erdoğan PARASIZYATILI İMTİHANINA girerek CEYHANA kayıt yaptırır. Bunlardan sonra hala okula gidecek evde 3 çocuk var. O sene tekrar İstanbul'a tayin ister. 1973 yılında İstanbul Seyrantepe 50. yıl ilkokuluna tayini çıkar. İstanbul'a taşınır. Henüz BOĞAZKÖPRÜSÜ AÇILMAMIŞ VE aile HAREMDEN geçerek Gültepe de kiralanan bir eve taşınır. Oğullarından biri Erzurum'da; diğeri Ceyhan'da okuyan anne evlat hasreti çeker. Ancak yapacak bir şey yoktur. Bir yıl sonra Maltepe'ye tayin ister. Şimdi Saniye hanım apartmanın bulunduğu arsaya ev yapar ve 1974 yılından vefat tarihine kadar burada oturur.
Oğlu Yasin Selami Erdoğan Yıldız Teknik makina bölümünü bitirince STAJIN yaptığı CEVİZLİ SİGARA FABRİKASINA MÜHENDİS OLMAK İSTER. Sabri Erdoğan buna itiraz eder. Git pazarda Limon sat; memur olma diyerek onu SERBEST PİYASAYA yönlendirir. Bu defa Gemide iş bulup; 11 ay sonra eve gelen oğluna; GEMİCİDE OLMA; der. O da inşaat sektöründe işe girer.
Kızının ayakları üzerinde durmasını ister ve devlet memuru olmasını salık verirken; oğlu Selim Sırrı Erdoğan'ın başarılı ağabeyi Yasin Selami Erdoğan gibi mühendis olmasını ister.
Sabri Erdoğan evinde her zaman misafir olan bir adamdı.
Başkalarına yardımı çok önemser ve gücü yettiği kadar yardım ederdi.
yol parasını vererek Almanya'ya çalışmaya yolladığı insan sayısını tespit etmemiz mümkün değildi. Ailenin bu noktada ilk hatırladığı şahıs TAŞKIRANDA EVLERİNDE KİRACI OLDUKLARI GAZİ ..... bunun oğlu daha sonra Trabzon da üniversite okuyarak İnegöl'de Belediyede üst düzey vazifeler almıştır. Ayrıca kendi köylüsü ve yaşıtı; halen hayatta olan Celal Gür; onu ablasının oğlu ve daha niceleri. Öğretmen Sabri Erdoğan maş aldığı için her zaman nakit parası olan bir adam; her başı sıkılan ona başvurur ve onların ihtiyaçlarını giderirdi. Şayet bu imkanı yoksa kefil olarak başkalarından para almalarını da temin ederdi. Sabri Erdoğan'nın bu yardımseverliğinin altında yatan şey; BAŞKALARININ YARDIMLARI İLE OKUYABİLME geçmişiydi.
O sadece kendisini düşünmenin doğru olmadığını; bir insanın çevresi ve etrafı ile mutlu olacağını; başkalarının mutsuz olduğu bir yerde bir kişinin tek başına mutlu olamayacağını çok iyi özümsemişti. Kendisi astım hastasıydı; her 2-3 ayda bir hastahaneye yatar, birkaç gün tedavi olurdu; bu yattığı dönemlerde; ihtiyaç sahibi insanların ihtiyaçlarını gidermeleri için çocuklarını ikaz eder ve mutlaka onlara yardım ederdi.
Okuma imkanına sahip olmayan çocuklar adına çok üzülürdü. Ona göre herkesin iyi bir eğitim alması gerekirdi. Eğitim ile ilgili hiçbir masraftan kaçmaz; tek maaşı ile çocuklarının hepsini ÜNİVERSİTE HAZIRLAMA KURSLARINA göndermiştir.
Oturduğu köyün veya mahallenin SU, OKUL, ELEKTRİK gibi temel ihtiyaçlarını gidermek için elinden gelen her şeyi yapardı.
Sabah uykusunu çok sevmesine mukabil; komşuların gelip bahçedeki kuyudan su aldıklarında çıkardıkları sesten rahatsız olsa da hiçbir komşusunu bu noktada kırmaz, rahatsız etmezdi. Ata binmeyi çok severdi. Memlekette iken YAVUZ isimli simsiyah erkek rahvan bir atı vardı. En küçük oğlu olan Sakin Erdoğan 1980 dunyaya geldi.16 torunu oldu